Ders 27
Yusuf: Öykünün Devamı
Joseph: The Rest of the Story
Yaratılış 42-50
Dinleyici dostlar, size esenlik olsun.
Ön gördüğü doğruluk yolunu herkesin  anlamasını ve bu yola boyun eğmesini isteyen ve O’nun ile sonsuza kadar gerçek  esenliğe sahip olmasını arzulayan esenlik Rabbi Tanrı’nın adı ile sizleri  selamlıyoruz. Doğruluk Yolu adlı  programınızı sizlere sunmak üzere bugün tekrar sizlerle birlikte olabildiğimiz  için mutluyuz.
Son iki programımızda Yakup’un oğlu  Yusuf’un öyküsünü okuduk. Bugün Yusuf’un  öyküsünün tamamını dinlemeyi ve böylelikle Tevrat’ın ilk kısmının Yaratılış kitabının sonuna gelmeyi planlıyoruz. Daha önce İbrahim’in torunu Yakup’un on  iki oğlu olduğunu görmüştük. Yusuf, on birinci oğuldu. Hepsi Kenan ülkesinde  yaşadılar. Kenan ülkesi bildiğiniz gibi, Tanrı’nın İbrahim, İshak ve Yakup’un  soyuna vermeyi vaat etmiş olduğu ülkeydi. Yusuf genç bir delikanlıyken, bir gün  düşünde ağabeylerinin onun nünde yere eğileceklerini görmüştü. Ama ağabeyleri  onu ve onun düşlerini küçümsediler ve Yusuf’u bir Mısır ülkesine köle olarak  sattılar. Ama Tanrı Yusuf’u tüm sıkıntılarından kurtardı ve ona Mısır kralı olan  firavunun düşünü yorumlaması için bilgelik verdi. Yusuf Tanrı’nın yardımı ile  firavunun düşünü yorumladı ve Yusuf tüm ülkeye gelecek olan yedi yıllık büyük  bir kıtlığı önceden haber verdi. Böylece firavun Yusuf’u tüm Mısır ülkesi  üzerine en üst yönetici olarak atadı.
Yedi bolluk yılı sona erdikten sonra,  Yusuf’un önceden bildirmiş olduğu kıtlık Mısır’ın ve Kenan ülkesinin üzerine  geldi. Ama yine de Mısır ülkesinde Tanrı’nın Yusuf’a verdiği lütuf ve bilgelik  sayesinde ölçülemeyecek kadar bol miktarda buğday depolandı.
Yakup Mısır’da buğday (Wolof dilinde: millet (Senegal’de yetiştirilen  başlıca yiyecek)) olduğunu duyduğu zaman, Yusuf’un on ağabeyini buğday satın  almaları için Mısır’a gönderdi. Ama birinin ona zarar vermesinden korktuğu için  Yusuf’un küçük kardeşi Benyamin’i onlarla birlikte göndermedi. Daha sonra on  kardeşin Mısır’a vardıklarını ve kardeşleri Yusuf’un ayaklarına kapandıklarını  ve böylelikle Yusuf’un çok uzun zaman önce görmüş oldukları düşü yerine  getirdiklerini gördük. Yusuf ağabeylerini tanıdı, ama onlar Yusuf’u tanımadılar,  çünkü onu yirmi yıldır görmemişlerdi ve Yusuf’un ölmüş olduğunu düşünüyorlardı.
Bugün, Yusuf’un, kardeşlerine kendisini nasıl  tanıttığını görmek için öykünün sonunu okuyacağız. Yusuf, ağabeylerine  kendisini hemen tanıtmadı, çünkü önce, onların hilekar ve kötü yüreklerinin  değişip değişmediğini bilmek için onları denemek istedi. Kutsal Yazılar bu  konuda şöyle der: “Yusuf kardeşlerini  görür görmez onları tanıdı. Ama onlara yabancı gibi davranarak sert konuştu:  “Nereden geliyorsunuz?” ‘Kenan ülkesinden’ diye yanıtladılar, ‘Yiyecek satın  almaya geldik.’”  (Yaratılış 42:7)
Yusuf onlara pek çok soru sordu, onları  casus olmak ile suçladı ve zindana atarak gözaltında tuttu. Yusuf, ağabeylerinin, yaşamları ve Tanrı’nın önündeki yürekleri hakkında  düşünmelerini sağlamak istiyordu. Üç gün sonra, Yusuf, ağabeylerinin  Mısır’dan ayrılmalarına izin verdi, ama içlerinden bir tanesini zindanda  bıraktı, diğerlerine ise babalarının en küçük çocuğu (birebir anlamı: son çocuk) olan küçük kardeşleri  Benyamin’i alarak Mısır’a getirmelerini söyledi.
Aylar geçti ve Yusuf’un ağabeyleri daha  fazla buğday satın almak ve küçük kardeşleri Benyamin’i yanlarında getirmek için  Mısır’a geri döndüler. Mısır’a vardıklarında, ülkenin yöneticisi Yusuf ile  tekrar görüştüler – ama onu hala tanımadılar. Yusuf, ağabeylerini çok korkutan  bir şey yaptı ve onları kendi evine götürdü. Onlar içi bir ziyafet sofrası  hazırlattı ve onları masada kendi önünde büyükten küçüğe doğru yaş sırasına göre  oturttu. Yusuf’un masasından onlara yemek dağıtıldı. Benyamin’e verilen yiyecek  ötekilerinkinden beş kat fazlaydı. Yusuf, ağabeylerinin Benyamin’i, kendisini  kıskandıkları gibi kıskanıp kıskanmadıklarını görmek için belki de onları  deniyordu. Ancak, hiç biri, küçük karde��leri Benyamin’e karşı bir kıskançlık  belirtisi göstermedi.
Ziyafet sona erdikten sonra, Yusuf  kahyasına, ağabeylerinin torbalarına taşıyabilecekleri kadar yiyecek  doldurmasını ve Benyamin’in torbasına buğdayının parasını ve kendisine ait olan  gümüş bir kaseyi koymasını buyurdu. Yusuf’un ağabeyleri Mısır’dan ayrıldıktan  sonra, Yusuf, ağabeylerinin ardından gitmesi e onları hırsızlıkla suçlaması için  baş kahyasını gönderdi. Baş kahya Yusuf’un ağabeylerine yetiştiği zaman, onlara  şöyle dedi: “Niçin iyiliğe karşı kötülük yaptınız? Efendimin  şarap içmek için kullandığı kase değil  mi bu?” Adamlar, “Kaseyi biz almadık. Kase torbalarımızdan birinde çıkarsa  öldürülsün, geri kalanlar efendimin kölesi olsun!” diye karşılık verdiler. Baş  kahya şöyle dedi: “Kase, kimde çıkarsa kölem olacak, geri kalanlar suçsuz  sayılacak ve yolarına devam edecekler.”
Baş kahya tüm torbaları aradı, önce en  büyük kardeşin torbasını aradı ve son olarak da en küçük kardeşin torbasına  baktı – ve kaseyi Benyamin’in torbasında buldu! Bunun üzerine Yusuf’un  ağabeyleri elbiselerini yırttılar ve kente geri döndüler, Yusuf’un önünde yere  kapandılar. Yusuf onlara şöyle dedi: “Nedir bu yaptığınız? Beni  aldatabileceğinizi mi düşündünüz?” Yakup’un dördüncü oğlu ona şöyle karşılık  verdi: “Ne diyelim efendim? Nasıl anlatalım? Kendimizi nasıl temize çıkaralım?  Tanrı suçumuzu ve kötülüğümüzü ortaya çıkardı! Hepimiz köleniz artık; hem biz  hem de kendisinde kase bulunan kardeşimiz!”
Yusuf onu şöyle yanıtladı: “Yalnız  kendisinde kase bulunan kişi kölem olacak. Siz esenlikle babanızın yanına  dönün.” Yahuda bunun üzerine Yusuf’un yanına geldi ve ona abasının Mısır’a  dönerlerken Benyamin’i de yanlarında götürmelerine ölüm derecesinde üzüldüğünü  tekrar anlattı. Yahuda sonra Yusuf’a kendilerine merhamet etmesi ve Benyamin’in  evine, babasının yanına dönmesine izin vermesi için yalvardı. Yusuf,  ağabeylerinin geçmişte işledikleri günah nedeni ile üzüldüklerini ve babalarına  ve küçük kardeşlerine ne kadar çok acıdıklarını gördüğü zaman, ağabeylerinin gerçekten tövbe etmiş  olduklarını anladı. Ve artık ağabeylerine kendisini tanıtma zamanının geldiğini  fark etti.
Kutsal Yazılar bu konu hakkında şöyle  yazarlar:
(Yaratılış 45) 1 Yusuf adamlarının önünde kendini tutmayıp,  ‘Herkesi çıkarın buradan!’ diye bağırdı. Kendini kardeşlerine tanıttığı zaman  yanında kimse olmasın istiyordu. 2O kadar yüksek ses ile ağladı ki, Mısırlılar ağlayışını işitti. Bu haber  firavunun ev halkına da ulaştı. 3Yusuf kardeşlerine, ‘Ben  Yusuf’um!Babam yaşıyor mu?’ dedi. Kardeşleri donup kaldı, yanıt veremediler.
4Yusuf, ‘Lütfen bana yaklaşın’ dedi. Onlar yaklaşınca  Yusuf şöyle devam etti: ‘Mısır’a  sattığınız kardeşiniz Yusuf benim. 5Beni  buraya sattığınız için üzülmeyin. Kendinizi suçlamayın. Tanrı insanlığı korumak için beni önden  gönderdi. 6Çünkü  iki yıldır ülkede kıtlık var ve bu kıtlık beş yıl daha sürecek. Kimse çift  süremeyecek ve ekin biçemeyecek. 7Tanrı yeryüzündeki soyunuzu korumak ve harika biçimde canınızı  kurtarmak için beni  önünüzden gönderdi. 8Beni  buraya gönderen siz değilsiniz, Tanrı’dır. Beni firavunun baş danışmanı, sarayının efendisi, bütün Mısır  ülkesinin yöneticisi yaptı. 9Hemen  babamın yanına gidin, ona oğlun Yusuf şöyle diyor deyin, ‘Tanrı beni Mısır  ülkesine yönetici yaptı. Durma, yanıma gel.10  Goşen bölgesine yerleşirsin; çocukların, torunların, davarların, sığırların ve  sahip olduğun her şey ile birlikte yakınımda olursun. 11Orada  sana bakarım, çünkü kıtlık beş yıl daha sürecek. Yoksa sen de, ailen de, sana  bağlı olan herkes de perişan olursunuz. 12‘Hepiniz gözleriniz ile görüyorsunuz, kardeşim Benyamin, sen de  görüyorsun konuşanın gerçekten ben olduğumu. 13Mısır’da  ne denli güçlü olduğumu ve bütün gördüklerinizi babama anlatın. Babamı hemen  buraya getirin.’ 14Sonra  kardeşi Benyamin’in boynuna sarılıp ağladı. Benyamin de ağlayarak ona sarıldı. 15Yusuf ağlayarak bütün  kardeşlerini öptü. Sonra kardeşleri Yusuf ile konuşmaya başladılar.”
Bunun üzerine Yusuf’un kardeşleri  babalarının evine geri dönmek için hazırlandılar. Yusuf onlara, firavunun  buyruğu üzerine atlı yük arabaları verdi ve aynı zamanda onlara yol için gerekli  olacak her türlü tedariği sağladı.
 25“Yusuf’un kardeşleri Mısır’dan ayrılıp Kenan  ülkesine, babaları Yakup’un yanına döndüler. 26Ona,  ‘Yusuf yaşıyor!” dediler, ‘Üstelik Mısır’ın yöneticisi olmuş.’  Babaları donup kaldı, onlara inanmadı. 27Yusuf’un  kendilerine bütün söylediklerini anlattılar. Kendisini Mısır’a götürmek için  Yusuf’un gönderdiği arabaları görünce, Yakup’un keyfi yerine geldi.  28‘Tamam’  dedi, ‘Oğlum Yusuf yaşıyor. Ölmeden önce gidip onu göreceğim.’
Bu olaydan sonra, Kutsal Yazılar bize Yakup  ve ailesinin nasıl Kenan ülkesinden çıktıklarını ve Mısır’a gitmek üzere  harekete geçtiklerini anlatır. Yaku, yolda giderken bir kurban sundu ve Tanrı  orada onunla konuşarak öyle dedi:
“Ben  Tanrı’yım, babanın Tanrısı. Mısır’a gitmekten çekinme. Soyunu orada büyük bir ulus  yapacağım. Seninle birlikte Mısır’a gelecek, soyunu bu ülkeye geri getireceğim.  Senin gözlerini Yusuf’un elleri kapacak.” (Yaratılış  46:3, 4)
Uzun bir yolculuktan sonra, Yakup ve ailesi  Mısır ülkesine vardılar. Yakup, sevgili oğlu Yusuf’u bunca yıl sonra tekrar  görebildiği için ne kadar da mutluydu! Böylece, aynı zamanda İsrail adını da taşıyan Yakup  Mısır’da Goşen bölgesinde yerleşti. Bu bölgede yaşayarak sayıca çoğaldılar ve  geniş bir kabile haline geldiler. Yakup Mısır’da on yedi yıl yaşadı. Ömrü toplam  yüz kırk yedi yıl sürdü. Böylece İsrail oymaklarının babası olan Yakup öldü ve  Tanrı ile birlikte olmak üzere göklere gitti. Yakup, Yakup’un kardeşleri ve tüm  Mısır halkı, yetmiş gün süre ile Yakup için yas tuttular. Yakup’un oğulları,  babalarını büyükbabası İbrahim’in Kenan ülkesindeki mezarına gömdüler.
Yaratılış kitabının son bölümü olan ellinci  bölümde Kutsal Yazılar şöyle der:
(Yaratılış 50) 15Babalarının  ölümünden sonra Yusuf’un kardeşleri, ‘Belki Yusuf bize kin besliyordur’ dediler,  ‘Ya ona yaptığımız kötülüğe karşılık bizden öç almaya kalkarsa?’ 16-17Böylece  Yusuf’a haber gönderdiler: ‘Babamız, ölmeden önce Yusuf’a şöyle deyin diye  buyurmuştu: ‘Kardeşlerin sana kötülük yaptılar, lütfen onların suçunu, günahını  bağışla.’ Ne olur şimdi günahımızı bağışla. Biz babanın Tanrısı’nın kullarız.’  Yusuf bu haberi alınca ağladı. 18Bunun  üzerine kardeşleri gidip onun önünde yere kapanarak, ‘Senin köleniz’ dediler. 19Yusuf, ‘Korkmayın’ dedi, ‘Ben Tanrı mıyım? Siz bana kötülük düşündünüz, ama Tanrı’nın bugün olduğu gibi bir çok  halkın yaşamını korumak için o  kötülüğü iyiliğe çevirdi. 20Korkmanıza gerek yok, size de çocuklarınıza da bakacağım.’ Yüreklerine  dokunacak güzel sözler ile onlara güven verdi. 22Yusuf  ile babasının ev halkı Mısır’a yerleştiler. Yusuf yüz on yıl yaşadı. 23Efrayim’in üç göbek çocuklarını gördü. Manaşşe’nin oğlu Makir’in  çocukları onun elinde doğdu. 24Yusuf yakınlarına, ‘Ben ölmek üzereyim’ dedi, ‘Ama Tanrı kesinlikle size  yardım edecek; sizi İbrahim’e, İshak’a, Yakup’a ant içerek söz verdiği  topraklara götürecek. 25Sonra  onlara ant içirerek,’Tanrı kesinlikle size yardım edecek’ dedi, ‘O zaman  kemiklerimi buradan götürürsünüz.’ 26Yusuf yüz on yaşında öldü. Onu mumyalayıp Mısır’da bir tabuta koydular.
Yaratılış kitabı bu şekilde sona erer. “Böylece Yusuf öldü ve onu Mısır’da bir  tabuta koydular.” Tanrı’nın  yaşamı nasıl yarattığı öyküsü ile başlayan bu kitap, bir ölüm öyküsü ile sona erer. Adem’in günahı nedeni ile tüm insanlara  ölüm geldi. Hoşunuza gitse de gitmese de,  “günahın ücreti ölümdür!” (Romalılar 6:23) Yaşam Koruyucusu ünvanını taşıyan  Yusuf gibi iyi bir adam bile ölmek zorundaydı, çünkü o da yüreğinde günah  kökleri bulunan Adem’in bir soyuydu. Yusuf, Tanrı’nın yardımı ile, Mısır halkını  ve ailesini açlıktan ölmekten  koruyabildi, ama onları ölümün  kendisinden koruyamadı. Yine de sevinçli yürekler ile Tanrı’yı övebiliriz  (Wolof dilinde: soğuk yürekler), çünkü Yaratılış kitabında aynı zamanda bize ölümün kendisini yenecek olan her şey  için yeterli bir Kurtarıcı gönderme konusunda Tanrı’nın harika vaadini okuduk. Ölüm, günahın bir sonucudur. Tanrı’nın göndermeyi vaat ettiği Kurtarıcı,  Adem’in soyunu, günahın kökünden ve günahın cezasından kurtaracaktı.  Günahın kökü, Şeytan ve insanın kötü yüreğidir. Günahın cezası ölüm ve  cehennemdir. Tanrı’nın göndermeyi vaat ettiği Kurtarıcı, bunların hepsini endi  ve O’na inananların yaşamlarını değiştirebilir.
Bugün bizi dinlemekte olan sizler, Şeytanı  ve günahı, ölümü ve cehennemi yenmiş olan ve Adı’na inanan herkese sonsuz yaşam  sunan bu her şey için yeterli Kurtarıcı’yı tanıyor musunuz? Kutsal Müjde (İncil)  bu Kurtarıcı’dan şu sözler ile bahseder: “İsrail’in Tanrısı Rabe övgüler olsun! Çünkü halkının yardımına gelip  onları fidye ile kurtardı. Eski çağlardan  beri kutsal peygamberlerinin ağzından bildirdiği gibi, bizim için güçlü bir  kurtarıcı (kurtuluş boynuzu) çıkardı.” (Luka 1:68-70) Amin!
Bir sonraki programımızda Tanrı isterse,  Tevrat’ın Mısır’dan Çıkış olarak  adlandırılan ikinci kitabını okumaya başlayacağız.
Tanrı, iz, Yaratılış kitabını özetleyen şu  ayet üzerinde düşünürken, sizi bereketlesin:
“Günahın  çoğaldığı yerde, Tanrı’nın lütfu daha da çoğaldı.”  (Romalılar 5:20)