Home   Revelation   Muhammad   Islam   Government   Trinity   Gospel   Scripture   Urdu   Audio   Resources   Arabic   Farsi   Русский   German   Chinese
  News   Terrorism   الحيـاة الأفضـل   Qur'an   الطريق إلى الجنة   Jesus   Books   Sacrifice    

Hadith

 

Search

  عربى   فارسى   Türkçe   Español  

Maps

 

Doğruluk Yolu (The Way of Righteousness)

Ders 32

Belalar

The Plagues

Mısır’dan Çıkış 7-10

Dinleyici dostlar, size esenlik olsun.

Ön gördüğü doğruluk yolunu herkesin anlamasını ve bu yola boyun eğmesini isteyen ve O’nun ile sonsuza kadar gerçek esenliğe sahip olmasını arzulayan esenlik Rabbi Tanrı’nın adı ile sizleri selamlıyoruz. Doğruluk Yolu adlı programınızı sunmak üzere sizler ile tekrar beraber olabildiğimiz için mutluyuz.

“Bir yumurta bir kaya ile güreşmemelidir.” Bu Wolof atasözü, bugün Kutsal Yazılarda çalışacağımız konuyu özetler. Bir yumurta ve bir kaya çarpıştıklarında ne olur? Yumurta kırılır ve kaya değişmeden, olduğu gibi kalır. Bugün, Mısır kralı firavunun Rab Tanrı’ya karşı savaşmayı denediğinde başına neler geldiğini göreceğiz. Peygamber Musa Rab Tanrı hakkında şöyle yazar: “O, Kaya’dır, işleri kusursuzdur, bütün yolları doğrudur.” (Yasa’nın Tekrarı 32:4)

Son derste Tanrı’nın Musa ve Harun’u nasıl İsrailoğullarını Mısır’daki köleliklerinden özgür kılmaları için gönderdiğini gördük. Musa ve Harun firavuna şöyle dediler: “İsrail’in Tanrısı Rab şöyle diyor, ‘Halkımı bırak, gidip çölde bana tapınsın!’ Ama buna rağmen, firavun onlara şu yanıtı verdi: “Rab kim oluyor ki, O’nun sözünü dinleyip İsrail halkını salıvereyim? Rab’bi tanımıyorum, İsrailliler’in gitmesine izin vermeyeceğim.” (Mısır’dan Çıkış 5:2) Özetleyecek olursak, Tanrı İsrail halkını özgür kılmakta kararlıydı, oysa Firavun onları köle olarak alıkoymakta ısrarlıydı. Ama yine de, “Bir yumurta bir kaya ile güreşmemelidir (kavga etmemelidir, çarpışmamalıdır)!”

Şimdi Tevrat’ın ikinci kitabı olan Mısır’dan Çıkış’ın yedinci bölümüne geri dönelim ve firavunun Tanrı ile nasıl güreşmeyi denediğini görelim. Kutsal Yazılar şöyle der:

(Mısır’dan Çıkış 7) 10Böylece Musa ile Harun firavunun yanına gittiler ve Rab’bin buyurduğu gibi yaptılar. Harun değneğini firavun ve görevlilerinin önüne attı. Değnek yılan oluverdi. 11Bunun üzerine firavun kendi bilgelerini, büyücülerini çağırdı. Mısırlı büyücüler de büyüleri ile aynı şeyi yaptılar. 12Her biri değneğini attı, değnekler yılan oldu. Ancak Harun’un değneği, onların değneklerini yuttu.

Firavun ve Tanrı arasındaki “Güreş maçının” nasıl başladığına dikkat edin. (Not: Güreş, Senegal’in geleneksel sporudur.) Bir yanda firavunu bilgeleri ve büyücüleri (Wolof dilindeki birebir çevirisi: dervişler, ruhsal rehberler) ile, diğer yanda ise Musa’yı ve Harun’u görüyoruz. Harun’un değneği mucizevi bir şekilde bir yılana dönüştüğü zaman, firavun’un büyücüleri (dervişler) mucizeyi kendi sihirleri ile taklit etiler. “Her biri kendi değneğini atı ve değnek bir yılana dönüştü. Ama Harun’un değneği onların değneklerini yuttu.

Tüm bu olup bitenler hakkında ne söyleyebiliriz? Musa ve Harun’un yaptıkları mucizelerin Tanrı’dan geldiklerini biliyoruz. Ama her şeye rağmen firavunun dervişleri de mucize yaptılar. Bu dervişler güçlerini nereden aldılar? Tanrı’dan mı? Hayır! Tanrı, Kendisine karşı savaşmaz. O zaman bu büyücülerin güçleri nereden geldi. Firavun’un dervişleri Şeytan’dan gelen hilekarlık sanatına ve Şeytan’ın gücüne güvendiler.

Kutsal Yazılar bize Şeytan’ın çok hilekar olduğunu ve insanları aldatmaktan zevk aldığını gösterirler; Şeytan aynı zamanda çok güçlüdür ve mucizeler yapabilir. Ama yine de, Tanrı’nın Şeytan’dan daha güçlü olduğu kesindir. Böylece Harun’un değneği firavunun dervişlerinin değneklerini yuttu. Ama her şeye rağmen, tüm bu olup bitenler firavunun tövbe etmesini ve Tanrı Sözü’nü dinlemesini sağlamadı.

Kutsal Yazıların ne dediğine kulak verelim:

(Mısır’dan Çıkış 7) 14RAB Musa’ya, ‘Firavun inat ediyor, halkı salıvermeyi reddediyor’ dedi. 15‘Sabah git, firavun Nil’e inerken onu karşılamak için ırmak kıyısında bekle. Yılana dönüşen değneği eline al 16ve ona de ki, ‘Halkımı salıver, çölde bana tapsınlar, demem için İbraniler��in Tanrısı Rab beni sana gönderdi. Ama sen şu ana kadar kulak asmadın.17 Benim Rab olduğumu şundan anla, diyor Rab. İşte elimdeki değneği ırmağın sularına vuracağım, sular kana dönecek. 18Irmaktaki balıklar ölecek, ırmak leş gibi kokacak. Mısırlılar artık ırmağın suyunu içemeyecekler.’ 19Sonra Rab Musa’ya şöyle buyurdu: ‘Harun’a de ki, ‘Değneğini al ve elini Mısır’ın suları üzerine – ırmakları, kanalları, havuzları, bütün su birikintileri üzerine – uzat, hepsi kana dönsün. Bütün Mısır’da tahta ve taş kaplardaki sular bile kana dönecek.’ 20Musa ile Harun Rab’bin buyurduğu gibi yaptılar. Harun firavun ile görevlilerinin gözü önünde değneğini kaldırıp ırmağın sularına vurdu. Bütün sular kana dönüştü. 21Irmaktaki balıklar öldü, ırmak kokmaya başladı. Mısırlılar ırmağın suyunu içemez oldular. Mısır’ın her yerinde kan vardı. 22Mısırlı büyücüler de kendi büyüleri ile aynı şeyi yaptılar. Rab’bin söylediği gibi firavun inat etti, ve Musa ile Harun’u dinlemedi. 23Olanlara aldırmadan sarayına döndü. 24Mısırlılar içecek su bulmak için ırmak kıyısını kazmaya koyuldular. Çünkü ırmağın suyunu içemiyorlardı.

25RAB’bin ırmağı vurmasının üzerinden yedi gün geçti. 8:1RAB Musa’ya şöyle dedi: ‘Firavunun yanına git ve ona de ki, 2‘Rab şöyle diyor: Halkımı salıver, bana tapsınlar. Eğer halkımı salıvermeyi reddedersen, bütün ülkeni kurbağalar ile cezalandıracağım.3 Irmak kurbağalar ile dolup taşacak, Kurbağalar çıkıp saraya, yatak odana, yatağına, görevlilerinin ve halkının evlerine, fırınlarına, hamur teknelerine girecekler.

Ama firavun yine de, Musa’nın uyarılarını dinlemedi. (Yaratılış 8) Sonra Rab Musa’ya şöyle dedi: 5‘Harun’a de ki, ‘Elindeki değneği, ırmakların, kanalların, havuzların üzerine uzatıp kurbağaları çıkart; Mısır’ı kurbağalar kaplasın.’ 6Böylece Harun elini Mısır’ın suları üzerine uzattı; kurbağalar çıkıp Mısır’ı kapladı. 7Ancak büyücüler de kendi büyüleri ile aynı şeyi yaptılar ve ülkeye kurbağaları saldılar. 8Firavun Musa ile Harun’u çağırtıp, ‘Rab’be dua edin, benim ve halkımın üzerinden kurbağaları uzaklaştırsın’ dedi, ‘O zaman halkınızı Rab’be kurban kessinler diye salıvereceğim.’ 9Musa, ‘Sen karar ver’ diye karşılık verdi, ‘Bunu sana bırakıyorum. Kurbağalar senden ve evlerinden uzak dursun, yalnız ırmakta kalsınlar diye senin, görevlilerinin ve halkın için ne zaman dua edeyim?10Firavun, ‘Yarın’ dedi. Musa, ‘Peki, dediğin gibi olsun’ diye karşılık verdi, ‘Böylece bileceksin ki, Tanrımız RAB gibisi yoktur. 11Kurbağalar senden, evlerinden, görevlilerinden, halkından uzaklaşacak, yalnız ırmakta kalacaklar. 12Musa ile Harun firavunun yanından ayrıldılar. Musa, Rab’bin firavunun başına getirdiği kurbağa belası için Rab’be feryat etti. 13Rab Musa’nın isteğini yerine getirdi. Kurbağalar evlerde, avlularda, tarlalarda öldüler. 14Kurbağaları yığın yığın topladılar. Ülke kokudan geçilmez oldu. 15Ancak firavun ülkesinin rahatladığını görünce, RAB’bin söylediği gibi inatçılık etti. Ve Musa ile Harun’u dinlemedi.

16Rab Musa’ya şöyle dedi: ‘Harun’a de ki, ‘Değneğini uzatıp yere vur, yerdeki toz sivrisineğe dönüşsün, bütün Mısır’ı kaplasın. 17Öyle yaptılar. Harun elindeki değneği uzatıp yere vurunca, insanlar ile hayvanların üzerine sivrisinekler üşüştü. Mısır’da yerin bütün tozu sivrisineğe dönüştü. 18Büyücüler de kendi büyüleri ile tozu sivrisineğe dönüştürmek istedilerse de başaramadılar. İnsanların ve hayvanların üzerlerini sivrisinek kapladı. 19Büyücüler firavuna, ‘Bu işte Tanrı’nın parmağı var’ dediler. Ne var ki, Rab’bin söylediği gibi, firavun inat etti. Musa ile Harun’u dinlemedi.

Firavunun dervişlerine ve büyücülerine ne olduğunu gördünüz mü? Daha önce Şeytan’dan aldıkları belirli bir güce sahip olduklarını görmüştük. Yaptıkları büyü ile Tanrı’nın gücünü taklit etmeyi ve küçük bir miktar suyu kana dönüştürmeyi ve bir kaç kurbağayı ortaya çıkarmayı becermişlerdi (sanki Mısırlıların sularında daha fazla kana ya da yataklarında daha fazla kurbağaya ihtiyaçları varmış gibi!) ancak yine de, güçleri sınırlıydı. Firavunun dervişleri Gücü Her Şeye Yeten Tanrı’nın Mısır ülkesi üzerine getirdiği belaları uzaklaştıracak güce asla sahip değillerdi. Harun, değneği ile yere vurduktan sonra, erin tozu sivrisineğe dönüştü, büyücüler de kendi büyüleri ile tozu sivrisineğe dönüştürmek istediler, ama başaramadılar. Bu nedenle, firavuna, ‘Bu işte Tanrı’nın parmağı var’ dediler.

Büyücülerin gücünün sınırlı olduğu çok açıktı. Şeytan’ın güce sahip olduğu ve insana belirli güçler verebildiği doğrudur, ama bu güçler Tanrı tarafından belirlenmiş olan sınırların dışına asla taşamazlar! Yalnızca Tanrı Gücü Her Şeye Yeten’dir. Her şeyi yapabilen yalnızca O’dur. Sınır tanımayan tek Kişi yalnızca O’dur. Firavunun dervişleri Tanrı’nın sınırsız gücü ile ilgili bir şeyler öğrenmeye başlıyorlardı, ama Firavun Tanrı’ya boyun eğmeyi hala reddediyordu. Firavun yüreğini katılaştırmaya devam etti ve İsrail’in Tanrısı ile güreşebileceğini ve kazanabileceğini düşündü!

Böylece, Kutsal Yazılar bize, Tanrı’nın nasıl Musa ve Harun’un elleri aracılığı ile firavunun ve Mısır ülkesinin üzerine yedi bela daha gönderdiğini anlatırlar. Ne yazık ki, bu belaların her birini teker teker okuyacak zamanımız yok. Yalnızca neler olduklarını söyleyebiliriz.

Dördüncü bela, at sinekleriydi. At sinekleri ülkeyi doldurdular, insanların evleri at sinekleri ile dolup taştı, ve çok büyük bir yıkıma neden oldular. Beşinci bela, hayvanların üzerine korkunç bir hastalık gelmesiydi. Mısırlıların hayvanları büyük çapta öldüler. Ama tüm bunlara rağmen, İsrailoğulları’nın hayvanlarından hiç biri ölmedi. Ama firavun yine de inat etti ve İsrail halkının gitmesine izin vermeyi reddetti. Sonra, ülkenin her yanındaki insanların, hayvanların bedenlerinde irinli çıbanlar çıktı. Kutsal Yazılar bu konuda şöyle yazar: “Büyücüler çıbanlardan ötürü Musa’nın karşısında duramaz oldular. Çünkü bütün Mısırlılar’da olduğu gibi onlarda da çıbanlar çıkmıştı.” (Mısır’dan Çıkış 9:11) Yedinci belada, Mısır’ın her yerine, insanların, hayvanların, tarlaların, kırdaki bütün bitkilerin üzerine daha önce Mısır’da hiç görülmemiş bir şekilde dolu yağdı. Tüm tarlalar mahvoldu. Bu bela sona erdikten sonra, ülke, doludan arta kalan her şeyi yiyen çekirgeler ile doldu. Bu, sekizinci belaydı.

Dokuzuncu bela, meydana gelmeden önce, Tanrı Musa’ya şöyle dedi: “Elini göğe doğru uzat, öyle ki, Mısır’ı hissedilebilir bir karanlık kaplasın.” (Mısır’dan Çıkış 10:21) Böylece üç gün boyunca hiç kimse hiç bir şey göremedi. Ancak, İsrailoğullarının yaşadıkları bölgede ışık vardı. Belalardan hiç biri onların üzerine gelmemişti. Kutsal Yazılar şöyle der: “Firavun Musa’ya şöyle dedi: ‘Git başımdan. Sakın bir daha karşıma çıkma.Yüzümü gördüğün gün öleceksin.” (Mısır’dan Çıkış 10:28)

Tanrı’nın firavunun ve Mısırlılar’ın üzerine gönderdiği bir bela daha vardır, ama zamanımız bitmek üzere olduğu için bu bela hakkında bilgi edinmek için bir sonraki dersimizi bekleyeceğiz.

Bugünkü dersimizi nasıl özetleyebiliriz? Belki şu şekilde: Firavun Rab Tanrı ile kavga etmeyi denedi. Firavun ve büyücüleri Her Şeye Gücü Yeten’i yenebildiler mi? O’nun gücünün üstünde güç sergileyebildiler mi? Hiç kimse Tanrı ile savaşamaz ve O’nu yenemez! Bir yumurta bir kaya ile çarpışamaz ve kayayı yenemez!

Bugün okuduklarımız aracılığı ile Tanrı bize ne söylemek istiyor? Kutsal Yazılar şöyle der: “Bu olaylar başkalarına ders olsun diye onların başına geldi ve bizleri uyarmak için yazıya geçirildi.”  (1.Korintliler 10:11) Tanrı bizi uyarmak istiyor. Tanrı kendimize bakmamızı ve O’nun öğütlerine kulak vermemizi istiyor.

Bugün bizi dinlemekte olan sizler, Tanrı’nın Sözü’nü önemsiyor musunuz? O’na itaat ediyor musunuz? Yoksa siz de firavun gibi, Tanrı ile savaşıyor musunuz? Bu soruları yüreğinizin yanıtlamasına izin verin. Tanrı’nın Sözü’ne boyun eğdiniz mi? Bu, atalarınızın dinine ya da geleneklerine boyun eğip eğmediğiniz anlamına gelmiyor – ama Rab Tanrı’nın Sözü’nü alçakgönüllülükle kabul etiniz mi? Yoksa Tanrı ile savaşmaya mı çalışıyorsunuz?

“Bir yumurta bir kaya ile güreşmemelidir!” İnsan, kırılgan bir yumurtaya benzer ve Tanrı Sözü, sağlam bir kaya gibidir. Kutsal Yazılar şöyle der: İnsan soyu ota benzer, bütün yüceliği kır çiçeği gibidir. Ot kurur, çiçek solar, ama Tanrı Sözü sonsuza dek kalır!” (1.Petrus 1:24, 25) Sonsuz Tanrı’nın Sözü, sağlam bir kayadır ve yaşamını bu Kaya üzerine kuran herkes yaşamını sağlam bir temel üzerinde bina etmiştir. Ama yine de, eğer yaşamınızı bu kaya üzerine bina etmeyi reddederseniz, Tanrı sözü’nün Kayası bir gün üzerinize düşer ve sizi ezer. Bir yumurta bir kaya ile çarpışamaz ve onu yenemez. İnsan da Tanrı’nın sonsuz Sözü ile çarpışamaz ve böyle yaptığı takdirde cezadan kaçamaz.

Bugün programımıza burada son veriyoruz. Dinlediğiniz için teşekkürler. Tanrı isterse, bir sonraki dersimizde, Tanrı’nın, firavunun İsrailoğullarının Mısır’ı terk etmelerine izin vermesi için ne yaptığını göreceğiz.

Sizler, peygamber Musa’nın Tevrat’ta yazdığı şu sözler üzerinde düşünürken, Tanrı sizi berketlesin:

“O, Kaya’dır, işleri kusursuzdur, bütün yolları doğrudur. O haksızlık etmeyen güvenilir Tanrı’dır.”  (Yasa’nın Tekrarı 32:4)

Yukarı (Top)